ÖZET
Amaç:
Biyolojik ritmin en önemli bileşenlerinden uyku, birçok değişkenden etkilenmektedir. Literatürde nazal po-lipektomi, septoplasti ve konka rezeksiyonlarının uyku kalitesine olan etkileri incelenmiştir ancak estetik rinoplas-tinin uyku üzerine etkileri açısından herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Çalışma, rinoplastinin uyku kalitesine olan etkisini saptamayı hedeflemektedir.
Yöntemler:
Tek cerrah tarafından, 2006-2009 yılları arasında kapalı teknikle primer rinoplasti yapılan olguların uyku kaliteleri değerlendirildi. Uyku kalitesi PSQI (Pittsburgh Uyku Kalitesi Ölçeği) kullanılarak ölçüldü. Hastalar estetik rinoplastiye ek olarak septoplasti yapılıp yapılmamasına göre iki grupta incelendi. Ameliyat öncesi ve sonrası ve septum müdehalesi yapılan ve yapılmayan gruplar arasında istatistiksel değerlendirme gerçekleştirildi.
Bulgular:
Estetik rinoplasti grubunda preoperatif ve postoperatif değerlerin her ikisi “iyi” uyku kalitesi ile uyumluydu ancak ameliyat sonrası kalite düzeyindeki artış anlamlıydı. Ek olarak septoplasti olan hastalarda da değişim istatistiksel olarak anlamlıydı ve uyku kalitesi “kötü” iken postoperatif dönemde “iyi” olarak değişim gösterdi. Septoplasti hastaları postoperatif dönemde nefes alma şikayetlerinin gerilemesine göre ikiye ayrılarak tekrar incelendi. Nefes alma sorunlarının ameliyat sonrası tamamen gerilediğini belirten hastaların PSQI skor değişimi anlamlı iken hala nefes alma sorunu olduğunu belirten hastalarda değişim istatistiksel olarak anlamlı değildi.
Sonuç:
Bu çalışmada gösterildiği gibi ameliyat öncesinde septum deviasyonu olması ve ameliyatla bunun giderilmesi uyku kalitesinde belirgin artışla sonuçlanmaktadır. Deviasyon olmaksızın ameliyat edilen hastalarda da uyku kalitesinde artış gözlenmesi, nazal çatıya müdahelelerin de havayolundaki rezistansı azalttığını düşündürmektedir. Nefes şikayeti gerilemeyenlerde PSQI’larda değişim saptanmaması nefesle uyku arasındaki öngörülen bağlantıyı kuvvetlendirirken, bu hastalarda spreader greft gibi uygulamaların havayolunu yeniden yapılandırmada daha etkili olabileceğini düşündürmektedir. (Gazi Med J 2012; 23: 59-64)


